Kyoto Protokolü, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adım olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin (UNFCCC) bir parçasıdır. Kyoto Protokolü, 1997 yılında Japonya'nın Kyoto kentinde kabul edilmiş ve 2005-2012 dönemini kapsayan bir emisyon azaltımı dönemi için uluslararası bir anlaşma olarak yürürlüğe girmiştir.
Protokol, sera gazı emisyonlarının azaltılması için üye ülkeler arasında hedefler belirler. Bu hedefler genellikle 1990 yılına göre belirli bir yüzde oranında sera gazı emisyonlarının azaltılmasını içerir. Protokol, bu hedeflere ulaşmak için üye ülkelerin çeşitli politika ve tedbirler almasını öngörür.
Kyoto Protokolü, Annex I (Ek-I) ve Annex II (Ek-II) olarak iki ana kategoriye ayırır:
- Annex I ülkeleri, çoğunlukla sanayileşmiş ülkeleri temsil eder ve sera gazı emisyonlarını azaltma hedeflerine sahiptir.
- Annex II ülkeleri, genellikle Annex I ülkelerinin gelişmiş ekonomileridir ve bu ülkeler, finansal kaynaklar ve teknoloji transferi yoluyla diğer ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede desteklenmesini öngören bir taahhüt altındadır.
Kyoto Protokolü'nün etkinliği ve uygulanabilirliği zaman içinde tartışma konusu olmuştur. Protokolün bazı eleştirileri, bazı önemli sera gazı emisyonları yayan ülkelerin (örneğin, ABD) protokole taraf olmaması veya bazı ülkelerin belirlenen hedeflere ulaşmada zorluklar yaşaması gibi sebeplerle ortaya çıkmıştır.
Kyoto Protokolü'nün 2012'de sona ermesinin ardından, uluslararası iklim değişikliği müzakereleri ve çabaları, Paris Anlaşması gibi yeni anlaşma ve taahhütler etrafında şekillenmiştir. Ancak Kyoto Protokolü, uluslararası iklim değişikliği politikalarının ve anlaşmalarının gelişiminde önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilir.
Türkiye’nin Kyoto Protololü’ne Taraf Olması
Türkiye, Kyoto Protokolü'ne taraf olmuş ve bu anlaşmayı onaylamış bir ülkedir. Kyoto Protokolü'nün bir üyesi olarak, Türkiye'nin sera gazı emisyonlarına yönelik belirli taahhütleri bulunmaktadır.
Kyoto Protokolü'nün taahhütlerine göre, Türkiye gibi Annex I (Ek-I) ülkeleri, belirli bir dönemde (genellikle 1990 yılına kıyasla) sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunmuştur. Bu azaltım taahhüdü, karbondioksit gibi sera gazlarının toplam emisyonlarında bir azalımı hedefler.
Türkiye gibi birçok ülke, Kyoto Protokolü döneminde belirlenen azaltım hedeflerine ulaşmakta zorlanmış ve bazı özel durumlar göz önünde bulundurularak kısmi olarak hedeflerine ulaşabilmiştir. Bu süreçte, ülkeler genellikle ekonomik büyüme, endüstriyel kalkınma ve sera gazı emisyonlarını azaltma arasında denge kurma çabası içerisindedir.
Kyoto Protokolü'nün sona ermesinin ardından, uluslararası iklim değişikliği müzakereleri ve anlaşmaları, Paris Anlaşması gibi yeni taahhütler etrafında şekillenmeye başlamıştır. Bu süreçte Türkiye gibi ülkeler, sera gazı emisyonlarını azaltma ve iklim değişikliği ile mücadele konularında farklı taahhütler ve politikalar üzerinde çalışmaya devam etmektedir.